Poker Suratlı İnsanlar Çağı

Duygular çağında yaşıyoruz ama kimsenin yüzünde duygu kalmadı.
Sokakta, televizyonda, siyasette, hatta spor sahasında bile aynı ifade: soğukkanlı, ölçülü, tepkisiz. Sanki toplum olarak büyük bir poker masasında oturmuşuz da herkes elindeki kartı gizliyor.

Poker suratlı olmak artık yalnızca bir oyun taktiği değil, bir yaşam biçimi. İnsanlar güldüğünde samimiyetsizlikle, öfkelendiğinde dengesizlikle, üzüldüğünde zayıflıkla suçlanıyor. En güvenlisi, hiçbir tepki göstermemek. Yüzünü sabit tut, ses tonunu ayarla, duygunu yut. Ne kadar az belli edersen, o kadar güçlü görünüyorsun.

Siyasetçiler için bu durum bir strateji. Kriz anında bile yüzünü kontrol edebilmek “liderlik” sayılıyor. Ekonomide aynı durum geçerli; piyasalar gergin, yatırımcılar temkinli, herkes bekliyor ama kimse duygusunu göstermiyor.
Toplumda da tablo farklı değil. Sosyal medyada paylaşılan gülüşlerin arkasında yorgunluk, öfke ya da umutsuzluk gizli. Herkes mutluymuş gibi yaparken aslında herkes birbirinin duygusundan korkuyor.

Oysa duygularını bastıran toplumlar, bir süre sonra empati yeteneğini kaybeder. Neşeyi paylaşamayan, öfkesini sağlıklı biçimde dile getiremeyen toplumlar, bir noktada patlamaya mahkûmdur. Poker surat, kısa vadede güç göstergesi olabilir ama uzun vadede iletişimi, güveni ve insan sıcaklığını öldürür.

Gerçek olgunluk, duygusunu saklamakta değil, onu yönetebilmekte gizlidir.
Bir liderin, bir sporcunun, bir vatandaşın yüzünde bazen öfke, bazen umut, bazen hüzün olmalı. Çünkü bunlar bizi insan yapan şeylerdir.
Her şeyi kontrol altında tutmak, her zaman kazandırmaz.
Bazen kaybetmeyi göze almak, en büyük kazanımdır.

Belki de artık poker suratlı değil, açık yürekli bir toplum olmaya cesaret etmemiz gerekiyor.

Yorum gönder