Muhalefetin Muhalefete Muhalefeti: Özgür Özel–Ahmet Davutoğlu Polemiği ve Siyasette Çatışan Cepheler

Türk siyasetinde bir gelenek var: İktidarı eleştirmekle yetinilmez, sıra bir şekilde muhalefeti eleştirmeye gelir. Hatta bazen muhalefet, en sert oklarını birbirine yöneltir. Son günlerde yaşanan Davutoğlu–Özel polemiği, bunun en taze örneği.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, grup kürsüsünde yaptığı konuşmada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Brüksel mitingini eleştirirken geçmişten bir sahneye, 2015’teki Rus uçağının düşürülmesi olayına atıfta bulundu. “Erdoğan önce ‘ben düşürdüm’ dedi, sonra Putin’e mektup yazdı” sözleriyle o dönemki zigzaglı dış politikayı hatırlattı.
Ancak bu hatırlatma, o dönemin başbakanı olan Ahmet Davutoğlu’nu hedef tahtasına oturttu. Davutoğlu da cevabını geciktirmedi; “Konuşmasını dinlerken çok üzüldüm, siz iktidara talipsiniz güya öyle mi?” diyerek hem savunmaya geçti hem de karşı atağa.

Şimdi durup düşünelim.
Bu ülkede bir siyasetçi, başka bir siyasetçiyi eleştiriyor. Bu eleştiri doğrudan iktidara değil, iktidarın bir dönem parçası olmuş ama bugün muhalefet cephesinde yer alan bir isme yöneltiliyor. O isim de hemen savunmaya geçip ana muhalefet liderine yükleniyor. Sonuç: İktidar tribününden alkış, muhalefet kademelerinde sessizlik

Bu tablo, Türkiye siyasetinin en büyük açmazlarından biri:
👉 Muhalefetin kendi içinde kurduğu iç muhalefet.
Kendini “yeni bir merkez” olarak tanımlayan partiler, çoğu zaman iktidarın değil, ana muhalefetin yanlışlarını konuşuyor. Kimi zaman “biz daha yerliyiz”, kimi zaman “biz daha akıllıyız”, kimi zaman da “biz daha makulüz” diyerek, enerjisini yukarıya değil yana harcıyor.

Oysa bu ülkenin asıl ihtiyacı, birbirini yiyen değil birbirini tamamlayan bir muhalefet.
İktidarın gündem ürettiği bir ülkede, muhalefet birbirini düzeltmekle meşgulse o iktidar hiç yorulmaz.

Davutoğlu’nun çıkışında duygusallık da var, sitem de. O günlerin kriz yönetimi, askeri diplomasi ve dış politika dengeleri üzerine söylenecek çok şey olabilir. Ancak bugün, 2025 Türkiye’sinde bu konunun yeniden alevlenmesi, ne ülkeye katkı sağlar ne de muhalefetin hanesine puan yazar.
Üstelik Davutoğlu’nun “Siz iktidara talipsiniz güya öyle mi?” cümlesi, muhalefetin muhalefetine dönüşen bir ironiyi özetliyor. Zira aynı soru, geçmişte farklı dönemlerde kendisine de yöneltilmişti.

Sonuçta siyasette hafıza kadar denge de önemli. Dün birlikte karar verilen bir olay, bugün kimsenin tek başına sırtlanabileceği kadar basit değildir.
Ve eğer muhalefet, her yeni çıkışında birbirini hedef alırsa, seçmenin gözünde tek bir algı kalır:
Bunlar daha kendi aralarında anlaşamıyor.

Bugün Türkiye’nin ihtiyacı, omurga tartışması değil omuz omuza durabilen bir muhalefet kültürüdür.
Birbirine sataşan değil, birbirinin açığını değil doğrusunu tamamlayan bir dil.
Çünkü eğer muhalefet kendi içinde iktidar mücadelesine girerse, gerçek iktidar zaten en baştan kazanmıştır.

Yorum gönder