Zafer Partisi: Siyasetin Hacamat Masasına Yatması Gereken Parti

Siyasette iddia sahibi olmak kolaydır; zor olan o iddianın altını doldurmaktır. Zafer Partisi’ne bakınca ise ortada büyük laflar, küçük kadrolar; yüksek çıkışlar, düşük performanslar; konuşan bir genel merkez, susan – hatta zaman zaman dağılan – bir teşkilat manzarası görüyoruz.

Bugün Türkiye’nin hangi iline bakarsanız bakın, Zafer Partisi ya bir istifanın gölgesindedir, ya bir iç tartışmanın dumanı tütmektedir, ya da sosyal medyada bir kaos nöbeti tutmaktadır. Bu parti artık siyasi arenada bir aktör olmaktan çok, bir “organizasyon bozukluğu vakası” gibi duruyor.

Teşkilatlar dökülüyor, kimsenin umurunda değil

Bir yıl içinde kaç il başkanı değiştiğini saymaya kalksak, hesap makinesi “çok oldu, kafa karıştı” diye hata verir. Her biri giderken bir diğerine imalı sözler bırakıyor, kapı arkası dedikodular fısıltı olup yayılıyor, teşkilatlar yaprak dökümü gibi dağılıyor.

Bir partinin teşkilatı bu kadar sık değişiyorsa mesele kişilerde değildir; mesele yönetim anlayışındadır.
Zafer Partisi ise hala sorunu isimlerde arıyor.

Sosyal medyada büyük parti, sahada küçük ekip

Twitter’da büyük laflar, videolarda yüksek tonda iddialar…
Ama sahada?
Bazen bir il başkanlığında yönetim kurulu üyesi bulmak bile zor.

Koskoca Türkiye siyasetinde var olmak istiyorsanız, önce üç beş tweet değil, 300 kişiyle omuz omuza çalışacak bir teşkilat kültürü gerekir. Zafer Partisi’nin bugün en zayıf olduğu yer de tam burası: kültür yok, disiplin yok, kalıcılık yok.

Sürekli kavga, bitmeyen ego savaşları

Bir partinin içinde bu kadar çok tartışma, bu kadar çok görevden alma, bu kadar çok “rahatsızım” açıklaması oluyorsa; bu artık münferit bir sorun değil, kurumsal bir arızadır.
Zafer Partisi’nin en büyük problemi, “biz” olamaması.

Genel merkezin çizdiği siyasi söylem ile yerel teşkilatın gerçekliği birbirini tutmuyor.
Bir il yöneticisi çıkıyor “istifa ediyorum” diyor, diğeri “yanındayım başkanım” diye paylaşıyor.
Dışarıdan bakınca tablo şöyle:

Aynı gemideyiz ama herkes küreği farklı yana çekiyor.

Parti büyümüyor çünkü önce kendi içinde barış yok

Bir partinin güçlenmesi için önce kendi evinde huzur olması gerekir.
Zafer Partisi’nde ise sürekli bir iç deprem hali var:

  • Bitmeyen çatlaklar
  • Yerel-yönetim gerilimleri
  • İçeride koltuk kavgası, dışarıda birlik fotoğrafı

Bu ikiyüzlü görüntü seçmende karşılığını bulmaz.
Seçmen, “önce kendi evini düzenle sonra ülkeyi düzeltmeye gel” der.

Hacamat masasına yatması gereken bir parti

Zafer Partisi yıllardır “ülkenin sorunlarını keskin şekilde çözeceğiz” diyor.
Ama kendi içindeki en basit yönetsel sorunları bile çözemiyor.
Eğer gerçekten iddia sahibi olmak istiyorsa önce kendini hacamat masasına yatırmalı:

  • Gereksiz ego şişkinliğini aldırmalı
  • Teşkilat içi toksinleri temizlemeli
  • Sahte birlik mesajlarının kabuklarını soymalı
  • Kendi içindeki kaotik kan dolaşımını düzeltmeli

Ancak ondan sonra bu ülkeye reçete yazma hakkı olabilir.

Gürültü yetmez, düzen gerekir

Zafer Partisi bugün çok konuşuyor ama az üretiyor.
Gürültüsü çok, disiplini az.
Çıkışı yüksek, organizasyonu zayıf.
Bu tabloyla Türkiye siyasetinde ciddi bir aktör olması mümkün değil.

Siyasette iddia tek başına yetmez.
Disiplin, kadro, kurumsallık ve istikrar gerekir.
Zafer Partisi ise bugün hâlâ bu dört temel direğin hiçbirini sağlam kurabilmiş değil.

Devamı gelecek…!

Yorum gönder